“Dirliğim düzenim dermanım canım,
Solum sol tarafım imanım dinim,
Benim beyaz unum ak güvercinim,
Bilirim bilirim kardeş gelen gündedir,
Gelen gündedir.”[1]
Yerkürede küresel öfke yayılıp her şeyi alt üst ederken; Mao Zedung’un, “Gök kubbenin altında kaos var. Koşullar mükemmel” ifadesini anımsatan coğrafyalardan biri de; Abdurrahman Raşid’in, “İki yol ile karşı karşıya; kan tüneli ve kurtuluş,”[2] notunu düştüğü Sudan…
Pablo Picasso’nun, “Yapabileceğini düşünen yapabilir, yapamayacağını düşünen yapamaz. Bu değişmez ve tartışılmaz bir kuraldır… Başkaları olanı görüp neden diye sordu. Ben ise ne olabileceğini görüp neden olmasın diye sordum,” sözlerini anımsatan Sudan örneği devrimci özgürleşme praksisiyken; “Özgürleşme bir doğumdur, hem de acılı bir doğum. Ortaya çıkan insan yeni bir insandır ve var oluşu ancak ezen ezilen çelişkisi tüm insanların insanlaşmasıyla alt edildiğinde mümkündür.”[3]
* * * * *
2.502.890 km2 Sudan, kapsadığı alan bakımından Afrika’nın en büyük ülkesi, geçmişteki adı ‘Bilâd-i Sûdan’ idi; bu da, “karalar beldesi”/ “siyahların diyarı” demekti.
1956’da İngiltere’den bağımsızlığını kazanmasının ardından ağırlıklı olarak İslâmcı hükümetler/ askeri rejimlerce yönetildi.
Kuzeydeki halkın çoğunluğu Arap, güneydekiler ise Afrikalı; 50’den fazla etnik grubun var olduğu coğrafyada “sürekli bir iç savaş” var; bunun politik nedeni kuzeyli Müslümanların gayrimüslimlere “üstünlük iddiası” ve pratiği…
Sudan’ın ilk krallıkları Hıristiyan idi; VI. yüzyılda Sudan’da üç Hıristiyan krallığı vardı. Müslümanlık bölgeye önce tüccarlar ile ulaştı. Kuzey Sudan XVI. yüzyılda da Memlükler ile Müslüman egemenliğine girdi.
XVII. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar mavi Nil bölgesindeki ‘Sennar Krallığı’ ve batıdaki ‘Darfur Sultanlığı’ bağımsız devletler olarak hüküm sürerken; Darfur, 1916’ya dek bağımsız bir sultanlık olarak varlığını koruyup, Sudan’a bağlanan son bölge oldu.
XVI-XIX. yüzyıllar kuzey Sudan’ın Müslümanlaşmasına denk düşerken; XIX. yüzyılda İngiltere sömürgeciliği Sudan’ı “birleştirir”! Çekilmesi sonrasında iç savaş ve darbeler devreye girecektir.
Evet, petrolü bol ve Afrika’nın üçüncü büyük altın üreticisi ülkesi Sudan’da defalarca darbe oldu. Biri 17, diğeri 22 sene süren iki iç savaş yaşandı. 1989’da darbeyle yönetimi ele geçiren diktatör Ömer El-Beşir, uluslararası ceza mahkemesi’nce 2003’te başlayan Darfur soykırımından sorumlu savaş suçlusu ilan edildi. 2011’de güney Sudan, Sudan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etti.
Nüfusunun yüzde 90’ı Müslüman olan Sudan’da ülke yönetimde yer etmek isteyenler demokrasiydi, plan programdı bunlarla uğraşmak yerine kestirme yolu seçtiler: “Biz peygamber soyundan geliyoruz!”
Ensar Grubu, Ümmet Partisi, İslâmi Cephe birlikte hareket edip öteki oluşumlara izin vermediler. 1989’da Tuğgeneral Ömer el Beşir darbeyle yönetime el koydu, ülkede şeriat ilan etti. 1996’da kendisini desteklemeyen partileri kapattı, destekleyen üç partiyi birleştirip onların ortak adayı olarak seçime girdi. Yüzde 76 oyla, darbeyle gelmiş değil, seçilmiş cumhurbaşkanı olarak yönetimi daha da otoriterleştirdi.
Otoriter yönetim ruhu gereği halkı daha parçalı hâle getirdi. 400 yerli dilin konuşulduğu, 600 kadar kabileden oluşan Sudan’da iç savaş giderek derinleşti. Kimi tahminlere göre 2 milyon kadar insan yaşamını yitirdi. İşte bu aşamada Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararı devreye girdi.
Tek adam olmak, bütün yetkileri elinde bulundurmak Beşir’in ülkesini yönetmesine yetmedi.
Ocak 2011’de ülkenin güney kesimi Güney Sudan olarak ayrıldı.
Bölünmenin sonucu şöyleydi: Petrol kaynaklarının yüzde 75’i güneyde… Buna karşın petrolün ihraç edileceği tüm limanlar kuzeyde!
Kuzey, Güney’e kazık olsun diye taşıma fiyatını yükseltti, buna kızan Güney de üretimi durdurdu!
Böylece iki taraf da aç kaldı!
Aralık 2018’de “Sudan Devrimi” olarak adlandırılan isyan patlak verdi.[4] Ardından 2019’daki yoğun gösterilerin ardından diktatör El-Beşir 30 sene sonra Nisan 2019’da askeri darbeyle yıkıldı ve askeri yönetim başa geldi.[5]
Kaderin cilvesine bakın ki işbaşına gelen General Avad Muhammed Ahmed bin Avf, Mısır’daki darbenin başındaki Sisi’nin Kahire’den sınıf arkadaşıydı! Kısa bir süre sonra o da gitti, Korgeneral Abdul Fettah Abdurrahman Burkan geldi.
El-Beşir’in devrilmesi Sudan halkının yıllardır süren mücadelesinin ve fedakârlığının bir sonucuydu fakat Aralık 2018 devriminin fitilini ateşleyen olay, ekmek fiyatlarının ve geçim sıkıntısının artmasıydı. İnsanlar sokağa döküldü ve devrimin sloganlarını haykırmaya başladı: “Özgürlük, Barış ve Adalet”.
İnsanların taleplerine karşı duranlar arasında, eski rejim ile bağlantılı ve ülkenin tüm kaynaklarını kontrolü altına almış bazı azınlıklar (derin devlet) vardı. Bunlara Sudan siyasetinde ‘parazit kapitalistler’ deniyordu. Aracılar, yabancı banka temsilcileri, petrol sermayesi, yolsuzluk ve yağmaya bulaşmış şirketlerden oluşan bir ağı da yine bu kesim kontrol ediyordu. Kıdemli komutanların ve RSF yöneticisinin de bu grup ile doğrudan bağlantıları var. Bu gruplar ekonomik çıkarlarını gözetmeye devam ederlerken, eski ismiyle Cancavit Milisleri olarak bilinen Acil Destek Güçleri (RSF), krizden güçlü bir oyuncu olarak çıktı. Bunlar altın endüstrisini kontrol ediyor ve Yemen’deki savaşa destek veriyordu.
Bu çerçevede Ağustos 2019’daki anlaşmaya göre, Sudan ordusu ülkeyi 2023 sonuna kadar seçimlere götürmesi gereken Egemenlik Konseyi’ndeki sivil siyasi gruplardan yetkililerle iktidarı paylaşacaktı. Ancak ordunun rolünün “eşit olması beklense”(?!) de, siviller askerin dış politika ve barış müzakerelerinde yetkisini aşmasına defalarca itiraz etti.
Geçiş hükümeti, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) denetiminde sert ve hızlı reformlar uygulayarak, dış finansmanı çekmeyi ve borçları hafifletmeyi başardı. Reformların ardından, enflasyon yüzde 400’ün üzerinde rekor seviyelere yükseldi.
Bu arada Kasım 2019’da kadınların giyinme, seyahat, örgütlenme, çalışma, okuma özgürlüğünü hedef alan ceza kanunu maddesi kaldırıldı.
Aynı gün El-Beşir’in ‘Ulusal Kurtuluş Kongresi Partisi’ yasaklandı; varlıklarına el konuldu.
Nisan 2020’de hazırlanıp Temmuz 2020’de onaylanan yasa ile ceza kanunda bir dizi düzenlemeye gidildi.
Eylül 2020’de din ve devlet birbirinden ayrıldı; Sudan seküler bir ülke oldu. Etnik, dini, kültürel çeşitlilik tanındı, ayrımcılık yasaklandı.
* * * * *
Şunun altını özenle çizerek anımsatmakta yarar var: Sudan kuruluşundan beri öğrenci hareketi, işçi grevleri ve ulusal kurtuluş hareketlerine sahne oldu.
Komünist Parti’nin ülke tarihinde önemli bir yeri var. 1956’daki bağımsızlığına kadar mücadelede Sudan Ulusal Kurtuluş Hareketi olarak yer almış, 1946’da ise Sudan Komünist Partisi (SKP) adını almıştı.
Mısır’dan bağımsızlığını kazanan ülkede kitle hareketi gelişmiş ve karşı-devrim, bu kitle hareketine 1958’de kurulan askeri hükümetle cevap vermişti.
1964’te Hartum Üniversitesi’ndeki panele saldıran polis, iki öğrenciyi öldürmüş ve tepki eylemlerinde katledilenlerin sayısı artmıştı. Bu durum isyanı tetiklemiş, cunta dağılmış, sivil bir geçiş hükümeti kurulmuştu. Komünistlerin çoğunlukta olduğu bu hükümete 1969’da darbe yapıldı. Cunta lideri Nimeyri 16 yıl boyunca ülkeyi yönetti.
1993’te Güney Sudan hareketinin öncüsü olan Sudan Halk Kurtuluş Ordusu ile çatışmalar sırasında Beşir, darbeyle iktidarı aldı. O da yeşil kuşak laboratuvarından yetişenlerdendi. Gelişen son halk hareketiyle devrilene kadar ülkeyi yönetti.
Beşir diktasına karşı Sudanlı Profesyoneller Birliği (SPA)’nın 2019’da yayınladığı bildiriye imzacı olan ve yaklaşık olarak bütün muhalefeti kapsayan Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) inşa edildi.
Beşir’in devrilmesine yol açan darbenin ardından askeri konseyle yapılan görüşmelerde, bileşenleri ordu ve siviller tarafından ortak belirlenecek bir geçiş hükümeti konusunda anlaşıldı. ÖDBG’nin adayı iktisatçı Abdullah Hamdouk başbakan oldu.
Ancak, Hamdouk yönetiminin tavırları, ABD ve İsrail’le geliştirdiği ilişkiler ve devrimin taleplerine uygun hareket etmemesi eleştiriliyordu. Muhalefet ittifakındaki ilerici güçler ve komünistler, devrimin taleplerini yerine getirmesi için hükümete baskı yapmaya başlamıştı.
Sudan Komünist Partisi (SKP) de o dönem ittifaktan çekilmiş; daha eskiden beri üyesi olduğu ulusal konsensus güçleri ve Sudan’daki Afrikalı halkların direniş örgütleri olan SLMA gibi gerilla örgütleriyle de direnişi sürekli ve sokağı hareketli kılmak için anlaşmış; ortak açıklamalar yapmıştı.
21 Ekim 2021’deki eylemler coşkulu ve kitlesel olup; devrimin taleplerinin yerine getirilmesine çağırıyorken; 25 Ekim 2021’de eski yönetimin kalıntılarından oluşan askeri konsey Hamdouk’u da tutuklayıp darbe ilan etti. Ancak halk hareketi sürerken devrimin talepleri de unutulmadı.
Sara Abbas’ın, Sudan üzerine, “direniş komitelerinin öncü rolünü vurgulamadan yapılan hiçbir analiz durumu doğru ve hakkını verecek bir şekilde açıklayamazken, bu komitelerin bir boşlukta var olmadıklarını anlamak da çok önemlidir,”[6] notunu düştüğü kitle mücadelelerinde direniş komiteleri öne çıkarken; yöntem olarak sivil itaatsizlik ve politik grev kullanılıp, sokaklar barikatla çevrildi.
Bu güzergâhta SKP, 29 Ekim 2021 tarihli açıklamasında halk direnişini büyütmeye çağırdı. Amacın, askeri komite tarafından engellenen Aralık devriminin hedeflerine ulaşmak olduğunu belirtip; siyasi tutsakların serbest bırakılmasını talep ederken, işkencehanelerin yeniden kurulma tehlikesine dikkat çekti.
Darbeye karşı Direniş Komiteleri,[7] Yönetim Komiteleri, Talep Komiteleri, tüm kitle örgütleri, Sudan Profesyoneller Birliği ve tüm sivil güçleri bir araya gelmeye çağırıp, devrimci bir programın etrafında seferberlik çağrısı yaparak, eski yönetimin kalıntılarını tasfiye edip yargılamayı ve IMF politikalarından bağımsızlaşmayı hedefleyen bir hat benimsemeyi önerdi.[8]
Kızıldeniz, Sahel ve Afrika Boynuzu sınırında; Etiyopya, Çad ve Güney Sudan da dahil olmak üzere birçok komşusu ile gerilimli bir bölgede yer alan Sudan için sonrası da, bitip tükenmeyen çalkantılar.[9]
* * * * *
Herkesin malumu üzere: Sudan’da askerler iktidarlarından vazgeçmeye asla yanaşmadılar. Ordu bir kez daha darbe yaparak yönetime el koyduğunu ilan etti.
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan, “Silahlı kuvvetler, iktidar seçilmiş bir hükümete devredilene kadar demokratik geçişi sürdürecek” deyip Sudan genelinde olağanüstü hâl ilan edildiğini duyurdu. Darbeye karşı sokağa çıkan halka ateş açıldı. Protesto gösterilerinde birçok kişi öldürüldü.
SKP devrimin boğulması tehlikesine işaret ederken; darbe öncesi ABD Afrika Boynuzu Özel Temsilcisi Jeffrey Feltman’ın Sudan’a ziyareti de gözlerden kaçmadı.
Thierry Meyssan’ın, “‘Sudan’ın Dostları’ (BM Güvenlik Konseyi’nin Barış Gücü askerlerinin çekilmesi sürerken oluşturduğu geçici organın başına getirilen –b.n.) Volker Perthes ve (Başkan Biden’ın Afrika Boynuzu özel temsilcisi –b.n.) Jeffrey Feltman, Etiyopya ve Sudan’dan başlayarak Afrika Boynuzu’nu yok etmeye çalışıyor,”[10] tespiti çok önemliyken; Sudan Başbakanı Abdullah Hamdouk, “Sudan halkına yol açmak için emaneti teslim ederek istifamı sunmaya karar verdim,” vurgusuyla ülkenin felakete sürüklenmemesi için elinden geleni yaptığını belirterek istifa ediyordu.[11]
Ancak “Askeri darbeden yaklaşık bir ay sonra Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk serbest bırakıldı. General Al-Burhane ile bir anlaşma imzaladıktan sonra görevine döndü. Sudan’da halk ve ordu arasındaki gösterilerle verilen savaşı siviller mi kazandı?”[12] sorusuna verilecek yanıt, elbette “Hayır”dı…
SKP ise askeri darbeye karşı “sivil toplumun bütün güçlerini siyasal grev ve sivil itaatsizliği cuntayı yenilgiye uğratıncaya kadar yükseltme”ye çağrısının arkasında duruyordu.
* * * * *
Emperyalist güç merkezleri arasındaki yeni paylaşım savaşlarının sıcak cephesine dönüşen Afrika’da darbe ve darbe girişimleri son bulmazken; 2021’de gerçekleşen Mali, Çad ve Gine’deki darbelerin ardından Sudan’ın da karışması tesadüf değildi.
Özcesi “ABD, Fransa, Çin, İngiltere ve Rusya’nın yanında Türkiye gibi ülkelerin de nüfuz yarışına girdiği Afrika kıtasında istikrarsızlık ve kaos eksik olmuyor”du.[13]
Bunun bilincindeki SKP, 25 Ekim 2021 darbesine ilişkin, “Mücadele radikal değişim isteyenlerle uzlaşma yanlıları arasında”[14] vurgusuyla, eski hükümet üyelerinin desteklediği cunta yönetiminin ve IMF’nin Sudan’a yönelik dayatmalarına karşı mücadeleyi yükseltme çağrısı yapmakta haklıydı. Çünkü darbe ile ordu eski rejimi kurtarmak istiyor ve darbede ABD’nin rolü de ‘Al Kuds al Arabi’de, “İçerdeki partiler, uluslararası güçler ve Arap-İsrail örtülü iş birliğiyle gerçekleştirilen çok iyi çalışılmış bir plandı” ve “Beklenen darbede ABD parmağı” vurgularıyla betimleniyordu.[15]
Darbeci lider Orgeneral Abdulfettah el Burhan’ın 29 Ekim 2021’de, “Bir önceki başbakan, siyasi ve askeri güçlerin mutabakatı ile seçildi. Artık siyasi güç yok. Bu yüzden seçimlere kadar geçiş döneminde halka yol göstermek ve onlara yardım etmek vatani görevimizdir,”[16] ifadesinde somutlanan tehditler konusunda SKP’den Dr. Fathi el Fadl, “Hükümet, aldığı bir dizi kararla devrime karşı ihanet içerisine girmiştir, eski askeri diktatörlük rejiminin ekonomik ve siyasal programını devam ettirmektedir,”[17] vurgusuyla hükümet içindeki sözde “demokrasi yanlısı” bazı oyuncuların dahi toplumsal harekete ihanet ettiklerini söylüyordu.[18]
Böylesine girift bir tabloda[19] Sudan’da bir “geçiş süreci” yaşanırken; çeşitli siyasi örgüt ve meslek örgütlerinin oluşturduğu Özgürlük ve Değişim Bildirgesi güçlerinin yanı sıra yerel ve mahalli düzeyde oluşturulan “direniş komiteleri” ile halk sürece örgütlü olarak müdahale ederek, kadınların en ön safta olduğu demokratik bir yönetim mücadelesini kararlılıkla sürdürüyordu.
Adel Color’un, “Sudanlı kadınların devrimin her aşamasında erkeklerle birlikte eşit ortaklar olması ve hatta belki erkeklerden daha fazla yer aldığı gerçeği, hayatın her alanına yansıdı. Bugün Sudan’da kadınların renkleri muhafazakârlığa meydan okuyor,”[20] ifadesindeki üzere.
* * * * *
Ancak Charlie Chaplin’in, “Sana engel olmaya çalışanlar, başaracağına en çok inananlardır,” saptamasındaki üzere Sudan’daki devrimci özgürleşme karşısında darbecilerin baskıları da artıyordu.
Örneğin SKP politik sekreteri Muhammed Muhtar Al-Hatib, ve arkadaşı muhalif grupları bir araya getirmek üzere başlattıkları temasların ardından Hartum’a dönüşleri sırasında gözaltına alınarak “bilinmeyen bir yer”e götürülüp, keyfi biçimde tutuklandı.[21]
Sudan halkı eylemlerini darbenin gerçekleştiği 25 Ekim 2021’den beri aralıksız sürdürüyor. Binlerce eylemci, protesto yasağına baş kaldırdı ve Hartum’da yürütüşler düzenleyerek askeri rejimi reddettiler. Duraksayan demokrasiye geçiş sürecinin devam etmesini ve sivil hükümet kurulmasını talep ediyorlar.
Darbeden beri 100’ü aşkın insan hayatını kaybetti. Ülkede uzun süreli internet kesintileri uygulandı ve eylemcilerin ülkede ne olup bittiğini dünyaya duyurması engellendi.
“Eylemleri düzenleyen mahalle direniş komiteleri ve Sudanlı Profesyoneller Birliği üyeleri darbe rejimi yıkılıncaya dek sokakları terk etmeyeceklerini söylüyor ve ordu komutanlarının tüm suçları için hesap vermesini talep ediyorlar…
Eylemlerin sürmesini şu iki konuya bağlıyoruz; Bir defa, eylemlerin değişim getirebildiğine dair önemli geçmiş tecrübeler var. İkincisi, eylemciler hem sokağı organize etmeyi iyi biliyorlar, hem de değişimi mümkün kılmak üzere birbirlerinin potansiyeline derinden inanıyorlar.”[22]
Kolay mı?
SKP Resmi Sözcüsü Dr. Fathi El Fadl’ın da işaret ettiği gibi, “Direniş Komiteleri (DK), Profesyonel İttifak (Pİ) ile birlikte 2018’den bu yana mücadeleye öncülük etti ve bugün darbeyi yenmek, diktatörlüğü devirmek ve tam sivil demokratik yönetimi kurmak için mücadelenin ön saflarında yer alıyorlar”ken;[23] SKP, sokak eylemleriyle devrim hedeflerinin canlı olduğunu gösteriyor.[24]
Yani örgütlü halkın cuntaya karşı kitlesel eylemleri sürüyor; Direniş Komiteleri’nin çağrısıyla insanlar Sudan’ın 10’dan fazla kentinde yani Nyala, Atbara, Port Sudan, Al-Qadarif, Damazin, Al-Managil, Wad Madani ve daha birçok kentinde sokaklara çıkıyor.[25]
Sudan Merkezi Doktorlar Komitesi, Sudan’da askerin yönetime el koyduğu 25 Ekim 2021’den bu yana süren gösterilerde yaşamını yitirenlerin sayısının 95’e yükseldiğini açıkladı.[26]
Sudan’da devrimci güçler gerektiğinde askerlerin karşısına çıkmaktan korkmayacaklarını gösterirken; ordu ile işbirliği hâlindeki sağ siyasetçilere güvenmediklerini de ortaya koyup, aslolanın devrimi sürdürmek olduğunu ortaya koydular.
Hem de Federico Garcia Lorca’nın, “Çünkü, baştan sona sefalet ve haksızlıklarla dolu/ bir dünyada her sabah uyanır uyanmaz/ yapılacak iş çığlık atmak olmalı:/ Karşı çıkıyorum!/ Karşı çıkıyorum!/ Karşı çıkıyorum,” dizelerindeki kararlılıkla…
* * * * *
Elias Cannetti’nin, “Her sistemin umut verici yanı, o sistemden dışlanmış olanlardır,” saptamasını doğrulayan Sudan önemli ve öğretici bir örnektir.
Ve yaşananlar hepimize bir kez daha Simone de Beauvoir’ın, “Söz konusu olan tüm sistemdir ve talebimiz ancak radikal olabilir: Hayatı değiştirmek,” haykırışını anımsatmaktadır.
Akademisyen, antropolog, yazar, çevirmen, aktivist. 1956 yılında İstanbul’da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra Fransa’ya giderek, üç yıl süresince Fransa’da dil ve Paris VII ve Paris Üniversitelerinde sosyoloji öğrenimi gördü. Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü’ne girdi. Mezun oldu. Uzun süre yayıncılık (Havass ve Süreç Yayınları) ve çevirmenlik yapan Özbudun; 1993 yılında, Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nde yüksek lisans eğitimi görmeye başladı. 1995 yılında aynı bölümde araştırma görevlisi oldu. Doktorasını da aynı üniversitede verdi. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca bilen Özbudun’un çok sayıda çeviri ve telif eseri bulunmaktadır. Telif eserlerinin çoğu Temel demirer ve diğer yazarlarla birlikte kaleme aldığı kolektif çalışmalardır.
Yazar, aktivist. 1954, Kale Mahallesi / Çorum doğumlu. Baba adı Kemal, anne adı Necla’dır. Eserlerinin çoğu Sibel Özbudun ve diğer yazarlarla birlikte kaleme aldığı kolektif çalışmalardır. Kitapları dışında kendisi hakkında yeterli bilgi bulunamayan Temel Demirer, kendisini şöyle anlatır:
“Kendimden söz etmenin pek anlamlı ve “şık” olmadığına inanan biri olarak çok düşündüm… Ne yazacağımı kestiremedim. Ve nihayet şunları diyebilmenin en doğrusu olduğuna karar kıldım… “İnsana ait hiçbir şey bana yabancı değil” diyen(lerden); dünyaya aşağıdan bakan(lardan); kendi kuşağımla müthiş bir serüveni yaşayan(lardan); yaşadıklarımdan asla pişman olmayan(lardan) ve hatta yaşadıklarımı yaşamış olmayı bir onur ve şans addeden(lerden); sevdasız kavga, kavgasız sevda olmaz diyen(lerden); bir afet-i devrana aşık olan(lardan); hâlâ “tek yol devrim” gerçeğine bağlı olan(lardan) ve nihayet “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek!” diyen(lerin) safındaki sıradan, vasıfsız, herhangi biriyim… Ve nihayet halen “sakıncalı” dedikleri(nden) ve GBT’lerindeyse sabıkalıyım.”
N O T L A R
[*] Newroz, Temmuz 2022…
[1] Ruhi Su.
[2] Abdurrahman Raşid, “Sudan’da Tehlikeli Bahisler”, 27 Ekim, 2021… https://turkish.aawsat.com/home/article/3269741/abdurrahman-ra%C5%9Fid/sudanda-tehlikeli-bahisler
[3] Paulo Freire, Ezilenlerin Pedagojisi, çev: Erol Özbek-Dilek Hattatoğlu, Ayrıntı Yay., 1991, s. 31.
[4] Gilbert Achcar, “Sudan’daki ‘Aralık Devrimi’…”, Le Monde Diplomatique Türkiye, No:4, 4 Mayıs 2020, s. 1-7.
[5] Sudan’da İslâmcı diktatör Ömer el Beşir’in devrilmesi sonrası oluşturulan yeni yönetim Hamas’a desteği sonlandırdı. Ülkeyi otuz yıl boyunca demir yumrukla yöneten devrik lider Ömer el Beşir zamanında Hamas’a verilen destek böylece yeni yönetimle birlikte son buldu. (“İhvan Kardeşliği de Bir Yere Kadar: Hamas’a Destek Kesildi”, Birgün, 24 Eylül 2021, s. 4.)
[6] Sara Abbas, “Sudan Devrimi’nin İkinci Perdesi”, Daima Marksist Teori, No: 5, Ocak-Şubat 2022, s. 115.
[7] “Doğu Hartum Direniş Komiteleri Sözcüsü Muzna Al Haj’la Röportaj”, Kaldıraç Dergisi, No: 248, Mart 2022, s. 83-89.
[8] Yusuf Alp, “Konumuz Afrika: Emperyalizm ve Sudan Dersleri”, Kaldıraç, No: 245, Aralık 2021, s. 95-99.
[9] Ali Karataş-Yusuf Ertaş, “Sudan; Emperyalizmin Dalaşma Alanı”, Evrensel, 8 Nisan 2013, s. 11.
[10] Thierry Meyssan, “Sudan’da Sahte ‘Askeri Darbe”… http://devrimcidemokrasi.com/sudanda-sahte-askeri-darbe
[11] “Başbakan İstifa Etti, Kaos Sürüyor”, Birgün, 4 Ocak 2022, s.11.
[12] Frederic Ange Touré, “Sudan: Hamdok Başbakan, Halk İçin Bir Zafer mi?” 22 Kasım 2021… https://lejournaldelafrique.com/tr/lafrique-daujourdhui/soudan-hamdok-premier-ministre-une-victoire-du-peuple/
[13] “Darbeler Kuşağı”, Birgün, 22 Eylül 2021, s.4.
[14] “Yeni Bir Düzen İçin Mücadele Çağrısı”, Birgün, 14 Aralık 2021, s.13.
[15] Abdulbari Atwan, “Sudan Darbesi: Ordu Eski Rejimi Kurtarmak İstiyor”, Evrensel, 1 Kasım 2021, s.9.
[16] “Sudanlılar Darbeye Karşı Meydanlara Toplandı”, Birgün, 31 Ekim 2021, s.5.
[17] Özde Çelikbilek, “Sudanlı Komünistler: Hükümet Devrime İhanet Ediyor”, Birgün, 13 Kasım 2020, s.4.
[18] “Sudanlılar Adalet Talep Ediyor”, Birgün, 5 Haziran 2021, s.5.
[19] Sudan’da yaşanan askeri müdahale sonrasında BM’nin gıda depolarına yapılan saldırılarda artış gözlemlendi. Bir ay boyunca 730 bin kişiye yetecek bin 900 ton gıdanın yağmalandığını ifade etti. (“Sudan’da Bin 900 Ton Gıda Yağmalandı”, Cumhuriyet, 31 Aralık 2021, s.7.)
[20] Adel Color, “Kadınlar Devrime Renklerini Kattı”, Birgün, 19 Nisan 2021, s.5.
[21] “Sudan Komünist Partisi Liderleri Tutuklandı”, 21 Mayıs 2022… https://rojnameyanewroz3.com/sudan-komunist-partisi
[22] Lovise Aalen-Mai Azam, “Sudan’ın Genç Eylemcileri”, Birgün, 14 Şubat 2022, s.14.
[23] “Sudan Devrimi, Genel Grev, Direniş Komiteleri ve Geniş Cephe Liderliği – SKP Resmi Sözcüsü Dr. Fethi El Fadl’la Röportaj”, Kaldıraç, No:247, Şubat 2022, s.93-95.
[24] “Sudan Komünist Partisi: Eylemler Devrim Hedefimizin Canlı Olduğunu Gösteriyor”, 4 Ekim 2021… https://haber.sol.org.tr/haber/sudan-komunist-partisi-eylemler-devrim-hedefimizin-canli-oldugunu-gosteriyor-315119
[25] “Sudan Halkı Saraya Yürüdü”, 17 Mart 2022… https://www.avrupademokrat.com/sudan-halki-saraya-yurudu
[26] “Sudan’da Askeri Yönetim Protesto Edildi: Gençler Sokağa İndi”, Cumhuriyet, 7 Mayıs 2022, s.8.