Üç bölümden oluşan makalenin ilk bölümünün son paragrafında, Amerikan sorununun neden kusursuz bir fırtına hikayesiyle özetlenebileceğini, hegemonun sert ve yumuşak gücünün nasıl ve neden kara deliğe ve boşluğa sürüklendiğini ve hegemonun küresel finansal gücünün Tahta Ejderha Yılında neden çok ağır bir darbe alacağını kaleme almayı teklif etmiştim.
Çin’in planının ustaca ve mükemmel olduğunu varsayıyorum: kurallara dayalı uluslararası düzeni tek bir kurşun atmadan sona erdirmek. Çin’inkine benzeyen Rusya’nın planı ise Rusya’nın tarihsel deneyimiyle şekilleniyor: Anglo-Sakson liderliğindeki Batı’nın savaşsız yeni bir dünya düzeni üzerinde anlaşmaya varma konusundaki isteksizliği. Batı’nın imparatorluklar tarihindeki aşamaları önemsememe konusundaki kanıtlanmış aptallığı ve nihayetinde Çin’in durdurulamaz yükselişini körükleyen kaos yaratma telaşı, kendi yarattığı havuzda boğulan narsist tablosunu bütünlüyor.
Kakistokrasi
Çinli akademisyenler karşılıklı fikir alışverişlerinde neredeyse her zaman tarihin aristokratik ve/veya plütokratik oligarşileri birbirleriyle karşı karşıya getiren kesintisiz bir oyun alanı olduğuna dikkat çekerler. Onlara göre, kolektif Batı, plütokrasinin en zehirli çeşidi olan kakistokrasi tarafından yönetilmektedir.
Çinlilerin haklı olarak haçlı uluslar olarak adlandırdıkları bu ülkeler şu anda ekonomik, sosyal ve askeri olarak ciddi şekilde çökmüş durumdalar. Yerel nüfustaki demografik uçurumların arttığı bir ortamda devam eden ve neredeyse tamamen gerçekleşen sanayisizleşme ve göçten bahsetmiyorum bile. Çalışan bir beyne sahip olan ve bilişsel fonksiyonları hala fazla zarar görmemiş bazı haçlılar, Çin ile işbirliği ve ticaret yapılmaması halinde AB için büyük bir felaket anlamına geleceğini anlıyorlar.
Sırf bu nedenle ABD’nin Çin ile konvansiyonel bir savaşa girmeye cesaret edemeyeceğini düşünüyorum. Ve hatta nükleer bir savaşın bile olmayacağını düşünüyorum. Her ne kadar kakistokratlar seri taklalar atıp yeni yaptırımlar icat edip. kendi mitolojik narsist imajlarını korumaya çalışsalar da, 19. yüzyılın ortalarından aldıkları bir dersi görmezden geliyorlar: Qing hanedanı (1644-1912) tamamen ezildiğinde, Çin-Mançurya yönetici sınıfı kendi benlik imajını terk edemedi ve acımasız zorunlu adımlar atamadı.
Batı’nın antropolojik savaş bağlamındaki öfke nöbetlerine ve işbirlikçi komprador elitlerin Küresel Güney’in önüne koyacağı engellere aldırmaksızın, Ejderha Yılı’nın Egemenlik Yılı olacağına inanıyorum. Yıl içerisinde üç maddelik omurga daha da güçlenecek, kaynaklar ve örgütler istikrara kavuşacak ve evrensel tarih bilincine sahip vizyonlar, Çin, Rusya ve İran’a bağlı gelişmelerle birlikte daha eşit ve adil bir sistem için mücadeleyi bir üst seviyeye taşıyacaktır.
CEIBS (Çin Avrupa Uluslararası Ticaret Okulu)
Rusya ve İran ile olmasa bile en azından Çin ile irtibat ve bağlantıların sürdürülmesi ihtiyacının küçük bir belirtisi ise CEIBS, ve eski Başbakan ve Avrupa Komisyonu eski Başkanı Mario Prodi’nin Şanghay’daki CEIBS kampüsünde düzenlenen bir etkinlikte hazır bulunmasıdır.
CEIBS’e 2010 yılında Avrupa Birliği Profesörü olarak katılan ve 2015 yılından bu yana CEIBS Mütevelli Heyeti üyesi olarak okulun gelişimini destekleyen Prodi, 18 Ocak 2024 tarihinde CEIBS Outlook Series kapsamında Jeopolitik ve Çok Kutuplu Diplomasi: Avrupa Perspektifi program başlığında bir konuşma yaptı. Etkinliğe yaklaşık 20 Avrupa Başkonsolosluğundan (Şanghay’daki) temsilciler, Ticaret Odası üyeleri, girişimciler ve CEIBS öğrencileri ve mezunları da dahil olmak üzere 300’den fazla kişi katıldı. Aşağıda konuşmasından kabaca seçilmiş birkaç tezi sunuyorum:
1) AB ve Çin arasındaki kapsamlı yatırım anlaşması küresel ticaretin artmasına katkıda bulunuyor.
2) Günümüzün küresel dünyasını karakterize eden zorluklar ve fırsatlar ile diplomasinin bu karmaşık zeminde oynadığı rol göz ardı edilemez.
3) On yıllar süren tek kutuplu bir dünyadan sonra, şimdi iki rakip sistemin hakim olduğu iki kutuplu bir dünyaya geri döndük. Günümüz dünyasında sadece ABD’nin değil, küreselleşmenin bir sonucu olarak diğer yükselen ekonomilerin de ağırlığı söz konusudur. Ancak ideolojik ya da değerler çerçevesine çok fazla vurgu yaparsak bir anlaşmaya varma ihtimalimiz azalır.
4) Uluslararası politika bir köprü gibidir. İnsanlar gelip geçer – arabalar, kamyonlar, yayalar geçer. Aynı biçimde gitmek zorunda değiller; farkli ideolojiye ve hatta farklı değerlere sahip olabilirler. Önemli olan tek şey trafik kurallarına uymaktır.
5) Jeopolitik cephede, zorlukların ve fırsatların bir araya gelmesiyle karakterize edilen benzeri görülmemiş bir değişim dönemindeyiz. Çok kutuplu diplomasinin dinamikleri durumu daha da karmaşık hale getirmekte ve uluslararası ilişkilere farklı ve stratejik bir yaklaşım gerektirmektedir.
6) Salgın hastalıklar ve bölgesel çatışmalarla hızlanan küresel değişimlerin bir sonucu olarak, dünya bir dönüm noktasındadır ve bu da bugünkü konumuzu hızla gelişen küresel ortamda son derece önemli kılmaktadır.
İki kez İtalya Başbakanlığı yapmış bir ekonomist olan Mario Prodi, Avro’nun fikir babalarından biri olarak kabul edilir ve AB genişlemesinin ısrarlı bir destekçisidir. Görevde bulunduğu süre zarfında üye ülke sayısını 25’e çıkarmış ve 1983 yılında ilk kez Çin’e gitmiştir. Konuşmasında önemli bir gerçeğe değindi: Çin ve Amerikan dış politikası arasında büyük farklılıklar var.
Dünya nüfusunun %19’una ev sahipliği yapan Çin, dünyadaki ekilebilir arazilerin sadece %7’sini kullanmaktadır ve bu da büyük miktarlarda yenilenebilir enerji ve hammadde gerektirmektedir. Bu aynı zamanda Çin’in dış politikasının tüm kaynakları ekolojik, efektif ve ekonomik olarak değerlendirebilmesi için sürekli ve uzun vadeli olması gerektiği anlamına gelirken, ABD’nin dış politikası genel olarak başkan ve partisine ya da iktidarda kim varsa ona bağlıdır.
Yukarıdakilerden çıkan sonuç -diğer hususların yanı sıra- şudur: 1) Dünya, BRICS’teki değişiklikler, Hindistan’ın yükselişi ve Orta Doğulu güçlerin yükselişi de dahil olmak üzere yeni bir diplomatik ilişkiler dönemine hazırlıklı olmalıdır, 2) Ekonomi diplomasisindeki büyük değişiklikler ve hükümetlerin ekonomilerdeki artan rolü, şirketler arasındaki rekabetin devletler arasındaki rekabete dönüşmesine neden olmuştur, 3) Devletler 25 yıl öncesinden tamamen farklıdır.
Bu çerçevede, eskiden dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Avrupa Birliği, pragmatik bir şekilde çok taraflı eşgüdüm içerisinde daha önemli bir rol oynamaya çalışacaktır. Prodi, parçalı bir Avrupa’nın yatırım çekecek politika ve düzenlemelere ihtiyacı olduğunu vurguladı. AB ile Çin arasında kapsamlı bir yatırım anlaşması yapılması bir olasılıktır.
AB-Çin ilişkileri, AB’nin karşı karşıya olduğu zorluklar ve CEIBS gibi kurumların rolü açısından, katıldığım bir öneriden bahsetmekte fayda var: CEIBS iş ortamını değiştirmek istiyorsa, farklı kökenlerden gelen daha fazla öğrenciye sahip olması gerekir; CEIBS’in uluslararası bir işletme okulu olarak misyonunu yerine getirebilmesi için değişimlere ve temaslara odaklanması da önemlidir.
Yazının bu bölümünün sonunda, etkinliğin CEIBS ile Prodi’nin daha önce Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptığı Bologna Business School (İtalya) arasında stratejik bir işbirliği anlaşmasının imza töreniyle sona erdiğini akademisyenlere ve iş insanlarına hatırlatmak isterim. CEIBS Başkanı Wang Hong ve CEIBS Başkanı (Avrupa) Dominique Turpin tarafından imzalanan anlaşmaya göre iki okul gelecekte araştırma ve öğretim üyesi değişimini güçlendirecek ve yönetici eğitim programlarında daha fazla işbirliği imkânını teşvik edecek.
CEIBS çalışanları Ejderha Yılını nasıl değerlendiriyor?
Genel olarak 2024, teknolojik gelişmelerden jeopolitik çalkantılara ve belirsiz ekonomik ihtimallere uzanan bir değişim yılı olacağa benziyor. Aşağıda farklı milletlerden ve geçmişlerden gelen birkaç CEIBS öğretim üyesinin 2024 yılına ilişkin öngörülerini sunacağım.
Nana Yaa A. Gyamfi, İşletme Öğretim Görevlisi: Bu yıl, insan sermayesinin kullanılmasında ve yönetilmesinde kritik bir rol oynayacak olan yapay zekanın gelişiminde önemli sıçramalar yaşanacağını tahmin ediyorum. Endişe edildiği üzere istihdamı ve geçim kaynaklarını yok etmek yerine, bu yenilikler insanlar için yeni çok boyutluluğun önünü açacak, organizasyon ve iş performansında heyecan verici değişikliklere yol açacak.
Frank Yu, Finans Profesörü, Dekan Yardımcısı ve MBA Finans Programı Direktörü: 2024 yılında, sürdürülebilir ve ESG yatırımlarında belirgin bir artışla birlikte küresel yatırım trendlerinde önemli bir değişim bekliyorum. İklim değişikliği ve düzenlemelere ilişkin farkındalık arttıkça, yeşil finans ve ESG odaklı portföylerde keskin bir artış olacağını ve bunun da tüm sektörlerdeki temel yatırım kararlarını etkileyeceğini tahmin ediyorum.
la Ramasamy, Ekonomi Profesörü, Dekan Yardımcısı ve EMBA Küresel Program Direktörü: Çinli yetkililer ekonomiyi canlandırmak için para piyasasındaki likiditeyi arttırmak, yerel yönetimlerin mali durumunu düzeltmek, turizm ve iş seyahatlerini teşvik etmek için vize düzenlemelerini kolaylaştırmak gibi bir dizi önlem aldı. Etkilerini Çin Yeni Yılı ya da en geç Mart 2024’e kadar görmemiz gerekiyor. Ancak 2024 yılı aynı zamanda ABD’de seçim yılıdır ve bu da Çin’e yönelik siyasi söylem ve saldırıların artacağı anlamına gelmektedir. Çevremizdeki başlıca kanaat önderleri olan bizler, Çin’in geleceğine güvenmeliyiz ve bu kesinlikle bir fark yaratacaktır!
Guo Bai, Strateji ve Girişimcilik Doçenti: 2024 bir değişim yılı olacak. Yöneticiler açısından değişim, risklerin yanı sıra fırsatlar anlamına da gelebilir. Önümüzde üç mega trend görüyorum. Birincisi, Çinli tüketiciler daha duyarlı hale gelecek ve tercihleri daha farklı olacak. İkinci olarak, özellikle jeneratif yapay zeka alanında yeni teknolojik atılımlar olmaya devam edecek. Üçüncüsü, Çinli şirketler denizaşırı pazarları geliştirmeye ve uluslararası rekabette daha aktif olmaya devam edecek. Her üç eğilim de eskinin yıkımına işaret edebilir ve yeni ve yenilikçi olanın büyümesi için bol miktarda alan sağlayabilir. Asıl soru, bu fırsatları kimin ve nasıl değerlendireceğidir?
Albert Hu, Ekonomi Profesörü: “Çin ekonomisi ivme kazanmaya devam edecek, bunun en önemli nedeni hükümetin mali ve parasal teşvikleri artıracak olması. Jeopolitik gerilimler Çin için olumsuz bir faktör olmaya devam edecek.
Gianfranco Siciliano, Muhasebe Doçenti: 2024 yılında dezenformasyon, iklim, ihtilaflar ve jeo-ekonomik çatışmalar, insan kaçakçılığı ve göç gibi birçok küresel riski yansıtan ve vurgulayan kritik bir konu olacaktır. Özellikle hem toplumu hem de iş dünyasını giderek daha fazla etkilediği için, kasıtlı bilgi kirliliğinin neden olduğu tahribatı ele almak üzere araştırma ve iş dünyası liderlerinin katılımı da dahil olmak üzere daha ivedi bir şekilde harekete geçilmesinden yanayım.
Matthias Spitzmüller, Örgütsel Davranış Doçenti: “ChatGPT çağında bilgi her yerde bulunur hale geldi. Son derece uzmanlaşmış bilgi, göz açıp kapayıncaya kadar yeni katılanlar tarafından da kullanılabilir. Bu nedenle bilgi artık şirketler için tek başına etkili farklılaştırıcı bir faktör değildir. Odak noktası her zamankinden daha fazla maddi olandan manevi olana, ürün ve hizmetlerin yönetiminden insanların ve kültürlerin yönetilmesine kayacaktır. Farklı işlevsel bilgi alanları, hiyerarşik seviyeler, kuruluşlar içinde ve arasında, zaman içinde var olan arabirimlerin yönetimi giderek artan bir öneme sahiptir. Peki bir kuruluş, kendisine sunulan bilgi zenginliğini nasıl entegre edeceğini belirleyen arayüzleri nasıl yönetebilir? Bu sorunun cevabı yapay zeka çağında eski moda görünebilir: insanları kuruluşlar içinde ve kuruluşlar arasındaki sınırların ötesine taşıyan kapsayıcı liderliğe giderek daha fazla vurgu yapılacaktır.
Dr. Robert Straw, CEIBS Zürih CEO’su: Kemerlerinizi bağlayın ve bir rollercoaster yolculuğuna hazır olun! Dünya nüfusunun yarısından fazlası 2024 yılında ulusal liderlerini seçecek. Ukrayna ve Orta Doğu’daki gerginlikler jeopolitiği etkilemeye devam edecek. Resesyon birçok ekonomiyi vurabilir ve Çin deflasyona sürüklenebilir, ki bu da küresel büyümenin motoru olduğu için iyi olmaz. Yapay zekadan etkilenmeye devam edeceğiz, ancak etik konusundaki tartışmalar muhtemelen yapay zekanın düzenlemelerle evcilleştirilmesine yol açacak. 2024 yılında, dünyanın dört bir yanındaki şirketler ve haneler kemerlerini sıkmalı ve büyümeye değil, zindelik ve istikrara odaklanmalıdır.
Bir risk faktörü olarak demografi
Nankai Üniversitesi Ekonomi Fakültesi profesörü ve Çin Demografi Derneği başkan yardımcısı Yuan Xin, 2023 nüfus verilerinin açıklanmasından önce dernek tarafından düzenlenen bir forumda yaptığı konuşmada, Çin’in geçen yılki nüfus düşüşünün 2022’deki tarihi düşüşü aşmış olabileceğini söyledi. COVID-19 salgınının kalıcı etkilerinden kaynaklanan düşüş, doğurganlık çağındaki kadın sayısındaki azalma ve çocuk sahibi olma isteğinin düşük olması, daha geç yaşlarda evlenme ve çocuk sahibi olma yönündeki artan eğilimin bir parçasıdır. Başka bir deyişle: Güneşin altında yeni bir şey yok ve Avrupa tespit edilen bulgularla karşılaştırıldığında herhangi bir fark yok.
2022 yılında Çin, yaklaşık altmış yıl sonra ilk nüfus düşüşünü kaydetti. 2021 ve 2022 yılları Çin’in demografik yapısında bir dönüm noktası oldu ve 2021 sonunda toplam 1,413 milyarlık nüfus zirve olarak kabul edildi.
Demograf Yuan, COVID-19 salgınının etkisinin azalması ve ailelerin Çin Ejderha Yılı’nda çocuk sahibi olmayı tercih etmeleri nedeniyle bu yılki nüfus düşüşünün daha ılımlı olmasının beklendiğini söyledi. Bu tercih ve istek eğilimi değiştirmeyecektir: Ancak, Çin’in toplam nüfusundaki düşüş eğilimi uzun vadeli olacak ve doğal bir özellik haline gelecektir. Doğurganlık oranı yani doğurganlık çağındaki bir kadının doğurduğu ortalama çocuk sayısı 2022 yılında 1.1’in altına düştü.
Demografi uzmanı Yuan bu konuda şunları söyledi: a) Çin nüfusunun genel düşüş oranı, doğum oranından bağımsız olarak önümüzdeki otuz yıl içinde ılımlı olacak, b) 2050 yılına kadar Çin, dünya nüfusunun yüzde 14 ila 18’ine denk gelen yaklaşık 1,2 ila 1,4 milyar kişilik bir nüfusa sahip olacak. Ardından da şu uyarıda bulundu: ancak uzun vadede düşüş dramatik olabilir ve doğum oranı ne kadar düşük olursa toplam nüfustaki düşüş de o kadar keskin olur. Geleceğin demografik zorluklarını ele almak için harekete geçmemiz hayati önem taşımaktadır.
Bu nedenle birçok belediyenin bir dizi doğum oranını teşvik programını uygulamaya devam edeceğini tahmin ediyorum. Çin ekonomisi destek programlarının uygulanmasına destek olabilir. İkincisi, 2023 yılında yüksek kaliteli kalkınmada sağlam bir ilerleme ile bir toparlanma ivmesi görmüştür. Ülkedeki arz ve talep istikrarlı bir şekilde iyileşmiş, dönüşüm ve modernizasyon önemli ilerleme kaydetmiş, istihdam ve fiyatlar genel olarak istikrarlı, insanların refahı güvenilir bir şekilde sabitlenmiş ve beklenen ana hedeflere ulaşılmıştır. Size bir fikir vermesi için Çin Halk Cumhuriyeti İstatistik Bürosu’ndan aldıgım bazı verileri sunuyorum:
GSYİH yıllık %5,2’ye, sanayi katma değeri %4,6’ya, tüketim mallarının perakende satışları 47,15 trilyon yuana, tüketici fiyat endeksi %0,2’ye yükseldi, üretici fiyat endeksi %3 düştü, kentsel işsizlik 2022’ye göre düştü, sabit varlık endeksi %3 artarak 50’ye yükseldi, 30 trilyon yuan, imalat sektörü satın alma yöneticileri endeksi 49.9, emlak yatırımı %9.6 düştü, elektrik tüketimi %6.7 arttı, yuan cinsinden yeni krediler 22.78 trilyon yuana ulaştı ve 2023 yılında kişi başına düşen harcanabilir gelir 39. 218 yuana ulaştı.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yeni bir siyasi devir, seçmenlerin büyük eşitsizlige ve adaletsizliğe son verilmesini ve sürekli savaşların sona erdirilmesini talep etmesiyle birlikte plütokrasiden keskin bir dönüşle başlayacaktır.
The Hill’e göre, genç Amerikalıların %55’i ülkenin yanlış yönde ilerlediğine inanırken, sadece %16’sı kalkınma vektörünün doğru olduğuna inanıyor.
Birçok genç seçmen ülkenin değerleri konusunda endişeli ve yerleşik kurumlara güvenmiyor. Gençlerin %62’si Amerikan halkının değerleriyle ilgili endişelerini dile getirirken, %45’i ülkenin özgürlük ve adalet vaatlerini tutmadığına inandıklarını belirtti.
Bu yılın Şubat ayında, dünyanın en ünlü Rus bilim adamlarından Andrey Korotayev, bir tekil nokta etrafında yaşadığımızı söyledi. Ona göre gezegenin 4 milyar yıl önceki oluşumundan bu yana geçirdiği evrim böyle devam edemez. Korotaev, lineer olmayan sosyal evrim teorisinin yaratıcısı olmasının yanı sıra Kliodinamikleri teorisinin de kuramcılarından biridir.
Matematiksel modele göre, eğri tekillik noktasına vardığında sonsuza gider; bu da çok eski bir trendin yerini tamamen yeni bir trendin alması gerektiği anlamına gelir. Ancak hangisinin olacağı henüz belli değil. Bu nedenle 2024 yılında köklü değişiklikler beklemek oldukça mantıklı.
Bilinen trendler, devlet faaliyetlerinin tarihi, bazı veriler ve Çin’in uyguladığı iç ve dış politikalar bağlamında, Çin’in hiçbir vatandaşın ve hiçbir ulusun kaybetmemesi gereken bir denge gözettiğini, stratejinin uyum etrafında döndüğünü ve pokerin hatta satrancın doğasına göre uzun vadeli bakış açısının kısa vadeli kazanç ve eylemlere üstün geldiği deneyimine dayanarak, bahsedilen ve bahsedilmeyen ana zorlukların tarihsel gerçeklik açısından çözüldüğünü göstermektedir. Onay gerekmez.
Dr. Jan Campbell Kimdir?
Jan Campbell Çek asıllı Alman vatandaşı bir analisttir. 1946 yılında dünyaya geldi. Kasım 2014’e kadar Campbell Concept UG Bonn’un başkanlığını yürütmüş ve Prag Ekonomi Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde yardımcı doçent olarak çalışmıştır. Pandemiye kadar, 1990’ların başında TACIS programı için AB koordinasyon ofisini yönetmiş ve Kırgız Cumhuriyeti’nin iki başbakanına AB danışmanı olarak hizmet vermek de dahil olmak üzere çeşitli yabancı üniversitelerde misafir akademisyen olarak çalışmıştır. Ayrıca İngiltere, İtalya, İsviçre, Malezya, SSCB, Kırgızistan, Kazakistan, Rusya, Çek Cumhuriyeti ve Federal Almanya Cumhuriyeti dahil olmak üzere bir dizi başka Ülkede de çalışmalar yapmıştır. Rusya Ural Devlet Tarım Üniversitesi’nde fahri profesörlük unvanı aldı. 2014 yılında Slovakya’da yerli ve yabancı medya, ama bilhassa bir dizi uluslararası kamu ve özel kuruluşlarındaki profesyonel uygulamaları ile geçmiş ve güncel olaylara tamamen yeni bakış açıları getirdiği için Altın Biatec Ödülü’nü kazanmıştır.