Türkçe’ye Bir Rüya İçin Ağıt olarak çevrilen Requiem For A Dream filmi Hubert Selby Jr’ün 1978 tarihli romanından uyarlanan 2000 tarihli bir Amerikan filmdir. Yönetmenliğini Darren Aronofsky’nın yaptığı ve başrollerini Ellen Burstyn, Jennifer Connelly, Marlon Wayans ve Jared Leto‘nun paylaştığı bir trajedi filmidir. Ellen Burstyn bu film ile 2000 Akademi Ödülleri En İyi Aktris ödülüne aday olmuştur. Prömiyerini Cannes Film Festivali’nde yapan ve oldukça ses getiren filmin müzikleri de yayınlandığı dönemde büyük ilgi görmüştü. Filmde kullanılan müzikler, Clint Mansell ve Kronos Quartet tarafından derlenmiştir. Albümdeki parçalar çeşitli haber bültenlerinde ve bazı diğer filmlerin fragmanlarında kullanılmaktadır. “Winter: Lux Aeterna” müziği, Da Vinci Şifresi ve Yüzüklerin Efendisi filmlerinin de fragmanlarında kullanılmıştır.
Yaz, Sonbahar ve Kış olmak üzere üç bölümden oluşan film, uyuşturucu ve bağımlılık ekseninde yaşanan hayatların ve kurulan hayallerin seyrini ustalıkla seyirciye aktarıyor.
Buna göre filmde iki eksen vardır. Eksenlerden birisi Ellen Burstyn’in canlandırdığı Sara karakteridir. Sara sürekli televizyon izleyen ve televizyondaki bir yarışma programına katılmak isteyen birisidir. Bir gün bir telefon alır ve yarışmaya davet edilir. Bunun üzerine yarışmada ne giyeceğine karar verdikten sonra elbisenin kendisine olması için diyet yapmaya başlar. Öncelikle ağır bir diyete başlayan Sara, istediği kadar kilo veremeyince komşusundan duyduğu bir doktora başvurur ve iştah kesici haplar alır. Ancak aldığı haplar zaten sorunlu bir psikolojik durumu olan kadının durumunu daha da ağırlaştırır ve onu hezeyanlara sürükler. Bunun en önde gelen örneği ise ev içinde sürekli hareket eden buzdolabı halüsinasyonlarıdır.
Sara’nın burada çifte bir bağımlılığı söz konusudur. Birinci bağımlılık televizyon ve özellikle de televizyondaki bir yarışma programıdır. Bu bağımlılık Sara’nın hayatının orta yerinde durur ve onun tüm yaşantısını etkiler. İkinci bağımlılık ise doktorun kendisine verdiği iştah kesici haplardır. Bu haplar Sara’nın halüsinasyonlar görmesine neden olurken bir yandan da ona enerji verir ve gün geçtikçe Sara’nın iradesini teslim alırlar.
Sara’nın bağımlılığı oğlu Harry ile konuştuğu bir sahnede tümüyle açığa çıkar. Harry annesinin aldığı haplar fark edince onları bırakması gerektiğini söyler. Annesi ise reddederek bu ilaçların kendisine bir neden verdiğini, onlar sayesinde sabahları uyanmak için bir nedene sahip olduğunu söyler ve ilaçları kesme fikrini reddeder. Onun amacı televizyona çıkmaktır, televizyona çıkacak ve herkes onu sevecektir.
Film bir bağımlılık anlatısı şeklindedir. Ancak bağımlılık anlatısı da iki kanal üzerinden akar. Birinci kanal, yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız Sara’nın bağımlılıkladır. Aslında burada resmedilen Amerikan toplumunun yaşamıdır ve merkezinde televizyonun ve yemek yemenin durduğu bir bağımlılık anlatısıdır.
İkinci bağımlılık anlatısı ve filmdeki ikinci eksen ise Sara’nın oğlu Jared Leto’nun canlandırdığı Harry, Jennifer Connelly’nin canlandırdığı Harry’nin kız arkadaşı Marion ve Harry’nin en yakın arkadaşı Tyrone’ı canlandıran Marlon Wayans’ın merkezinde olduğu bir anlatıdır. Uyuşturucu bağımlısı bu gençlerin tümü de uyuşturucu bulmak ve uyuşturucu satarak para kazanma peşinde olan karakterlerdir.
Anlatının bağımlılık anlatısı olmasının yanı sıra aynı zamanda bir düş kurma anlatısı olduğunu da söyleyebiliriz. Bunların arasında annenin televizyona çıkma, Harry ve Tyrone’un zengin olma ve Marion’un bir çizim dükkanı açma hayalini sayabiliriz.
Filmin başlangıcında Harry ve Tyrone, Harry’nin annesinin televizyonunu rehinciye verirler. Aldıkları parayla uyuşturucu alır ve bol miktarda uyuşturucu alıp satarak para kazanmanın hayallerini kurarlar. Filmin başındaki Yaz bölümünde gençler kokain, eroin, marihuana gibi uyuşturucular kullanırlar ve planlarını gerçekleştirmeye koyulurlar. Başlangıçta planladıkları para kazanma konusunda da şansları yaver gider ve bir miktar para biriktirirler.
Harry filmin başkahramanıdır. En yakın arkadaşı Tyrone ile birlikte uyuşturucu çetelerinden uyuşturucu elde etmeye çalışırlar. Harry’nin sevgilisi Marion ise zengin bir ailenin kızı, çizim konusunda yetenekli ve terapi gören bir kişidir. Onun da hayali Harry’le birlikte mutlu bir hayat sürmektir.
Ancak işler başlangıçta yolunda olsa da uzun süre böyle devam etmez. Sonbahar bölümünde uyuşturucu çeteleri arasında çatışmalar yaşanmaya başlar ve Harry ile Tyrone istedikleri uyuşturucuyu bulmakta zorluk yaşarlar ve tüm girişimleri sonuçsuz kalır. Marion ise parasızlık ve uyuşturucusuzluk bunalımı yüzünden terapi için görüştüğü Arnold’la yatar ve bu sayede ellerine biraz para geçer. Bu bölüm artık, kurulan rüyaların gerçek hayatla aralarında büyük mesafeler görünmeye başladığı dönemdir. Sara’nın durumu kötüleşmekte, aldığı hapların ağır yan etkileri ortaya çıkmakta Harry ve arkadaşları ise hem uyuşturucusuz hem de parasız kalmaktadır. Ayrıca Harry’nin kolu da sürekli olarak eroin aldığından kötüleşmiş ve kol damarı oldukça kötü bir hâl almıştır.
Harry’nin yakın arkadaşı ve ortağı Tyrone ise Afrika kökenli bir Amerikalıdır. Sürekli olarak annesini hatırlayan ve onun fotoğraflarına bakan Tyrone, uyuşturucu çeteleriyle bağlantıyı sağlayan kişi olarak karşımıza çıkar. Birkaç kez nezarete düşen Tyrone, aynı zamanda uyuşturucu çeteleri arasındaki savaşın da arasında kalır.
Yetenekli bir tasarımcı olan Marion ise çok nadir bulunabilen uyuşturucuyu bulmak için seks yapmak zorunda kalan bir genç kadındır. Harry ile birbirlerini çok severler ancak bu durum yine de Marion’un arada seks yapmak zorunda kalmasını engellemez.
Filmin son bölümü olan Kış’ta ise kurulan rüyaların tümüyle tersine döndüğünü görürüz. Sara evden çıkıp kendisini neden aramadıklarını sormak üzere tv kanalının bir binasına gider ve neden kendisinin aranmadığını sorar. Bunun üzerine hastaneden gelen bir ekip Sara’yı tedavi altına alır ve sorunun psikiyatrik olduğu kanaatine varır. Sara’nın hayalinde hala televizyon şovuna çıkmak vardır ve aklı da bu yüzden giymek için uğruna diyet yaptığı kırmızı elbisesindedir. Kullandığı ilaçlar ve televizyon bağımlılığı onu gerçek hayattan tümüyle koparmış ve bambaşka bir dünyaya hapsetmiştir. Hastanede hiçbir tedaviye yanıt vermemektedir bu nedenle de kendisine elektro-şok tedavisi uygulanır. Kurulan hayallerin bağımlılık karşısındaki birinci yenilgisi filmde böylece yer alır.
İkinci yenilgi Harry ve Tyrone’un yenilgisidir. Uyuşturucu bulmak için Florida’ya doğru yola çıkarlar. Ancak yolda Harry’nin kolu kötüleşir ve bunun üzerine hastaneye giderler. Fakat hastanedeki doktor onların eroin bağımlısı olduğunu anlayınca polise haber verir ve polis iki genç adamı tutuklar ve cezaevine gönderir. Burada, çok kısa da olsa, cezaevi hayatının bir örneğini görürüz. Bütün mahkumlar çalışmaya gönderilirler ve bunun öncesinde de çalışmaya müsait olup olmadıklarını göstermeleri gerekmektedir. Gardiyanlar gelir, mahkumlara “beni görebiliyor musun? Beni duyabiliyor musun?” diye sorarlar. “Evet” diyen mahkum çalışmaya uygun görülür ve çalışmaya gönderilir. Bu sorulara “evet” diyen Tyrone çalışmaya gönderilirken kolunun durumu oldukça kötüleşmiş Harry hastaneye gönderilir. Burada kangren olmuş sol kolu omuz altından kesilir. Böylelikle görülen rüya çok acı bir şekilde son bulur.
Rüyaların sona ermesinin bir diğer sahnesi de Marion cephesinde yaşanır. Daha önce seks karşılığı uyuşturucu almak için gittiği Big Tim isimli adam onu evinde verdiği bir partiye çağırır ve Marion da uyuşturucu temin etmek için bu teklifi kabul eder. Ancak uyuşturucu alabilmek için kalabalık bir erkek ordusu karşısında bir kadınla seks yapması gerekecektir. Dolayısıyla görülen rüya dördüncü kez son bulmaktadır.
Özetlemek gerekirse bir bağımlılık anlatısı olan filmde karakterlerin kurduğu tüm düşler, başlangıçta işler iyi gider gözükse de daha sonra işlerin kötü gitmesiyle birlikte boşa düşer ve geriye bir hayal kırıklığı kalır. Bu aslında Amerikan Rüyası’nın sonudur. Hayal satar ancak hayalin sonunda hayal kırıklığı ve pişmanlık vardır. Bu yüzden film bir rüya için söylenen bir ağıt olarak konumlandırır kendini. Her şey boşa düşer, tüm umutlar yıkılır, tüm rüyalardan gerçeğin keskin gücü tarafından uyandırılırız. Televizyon yıldızı olmak isteyen Sara kendini tımarhanede, uyuşturucu satıp zengin olmak isteyen Harry ve Tyrone kendilerini cezaevinde, Marion ise bir seks partisinde bir oyuncağa dönüşmüş olarak bulur. Tüm rüyalar çökmüştür.
Son olarak vurgulanması gereken bir şey de filmde, tıpkı cezaevi sahnesinde olduğu gibi, bir tıp eleştirisi olduğudur. Bunun birinci kısmı Sara’nın gittiği ve hapları aldığı doktorda görülür. Burada Sara’ya gerçek bir bakım sunulmaz, sadece tartılır ve dört çeşit hap verilir. Sara tekrar doktorla görüşmek istediğindeyse kendisine üstün körü bir form doldurtulur ancak tedavi bunun ötesine geçmez. Sara’nın kaldırıldığı hastanede yaşadıkları da bu durumu destekler niteliktedir. Sara beslenirken ve bakımı yapılırken hasta bakıcıdır kendi aralarında konuşur ve muamele ettiklerinin bir insan olması, umurlarında bile değildir. Önemli olan şey, yapılması gereken işlemin yapılmasıdır. Elektro-şok tedavisiyle Sara görünürde iyileştirilir ancak bu defa da hayalleri elinden alınmış olur, geriye kalan şey sanki bir posadır.
Tıbbın filmde son görünüşü ise Harry’nin tutuklanması ve kolunun kesilmesinde görülür. Doktor Harry’nin kolunu görünce eroin kullandığını anlamış ancak tedavi etmek yerine onları polise vermişti. Cezaevinden getirilen Harry’nin koluna yapılan işlemin korkunçluğu, yani kolunun omzun altından kesilmesi de tıbbın hastanın kendisinden çok, yürütülmesi gereken işlemler hakkında olduğunun bir gösterisi gibidir.
Sonuç olarak filmin, Amerikan yaşam tarzının, yani televizyon ve uyuşturucunun, insan ruhunda açtığı onmaz yaralara ışık tutması bakımından oldukça başarılı olduğunu söylemek gerekiyor.
1979 İstanbul doğumlu. Lisans eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü’nde tamamladı. Ardından Londra’daki Middlesex Üniversitesi’nde felsefe üzerine yüksek lisansını yaptı ve uzun seneler Londra’da yaşadı. Halen Hacettepe Üniversitesi’nde felsefe bölümünde doktora öğrencisidir. Bugüne kadar aralarında çevirmenlik ve editörlüğün de bulunduğu pek çok işte çalıştı. Aynı zamanda şair. Pek çok dergi ve fanzinde şiiirleri yayımlandı.